Ekranın en popüler dizilerinden haberler Seyhan Arman’dan Dizi Gazete’ye özel açıklamalar: Trans birey olduğunda figüran düzeyinde davranıyorlar

 

Seyhan Arman’dan Dizi Gazete’ye özel açıklamalar: Trans birey olduğunda figüran düzeyinde davranıyorlar

Sahnelerin en renkli isimlerinden Seyhan Arman'ın adını oyunculuğunun yanı sıra, aktivistliği ile, sosyal sorumluluklarıyla, kabaresi ile duyuyoruz. Son olarak rol aldığı Nerdesin Aşkım? isimli filmi Kanada'da Mükemmellik Ödülü'ne layık görülen Seyhan Arman'la Dizi Gazete olarak bir araya geldik.
Dizi Gazete olarak sorularımızı yönelttiğimiz Seyhan Arman, aldığı ödülü, rolünü, dizi sektörüne bakışını, trans oyuncu olmanın artılarını, eksilerini, projelerini ve daha fazlasını anlattı.
İçtenliğiyle Dizi Gazete ekibinin gönlünü fetheden Seyhan Arman'ın açıklamalarıyla okuyucularımızı da heyecanlandıracağını düşünüyoruz.
Röportaj: Burcu KILIÇARSLAN
Fotoğraflar: Banu KILIÇARSLAN - Ömür ERSİN

Ödülünüz için tebrik ederim. Heyecanınızı bizimle nasıl paylaşırsınız?
İki tane ödül aldık, hangisinden bahsediyorsunuz?

Kanada'da son aldığınızdan
En son dönemde iki tane. Birisi Boston'dan geldi, daha doğrusu Ocak ayındaki bir ödülmüş ama insan halkları ödülü olması sebebiyle önemli bir ödül. Biz onu yeni öğrendik. Onun hemen arkasından Kanada'dan yabancı film dalında ‘En Mükemmel Film’ ödülü geldi. Tabii ki mutluyuz. Sonuçta bir iş yapıyorsun. Bir projeye inanıyorsun ve ödül alıyor. Bu ödüllendirilme sistemi aslında biraz problemli gibi gelebiliyor. Özellikle bazı ödül veren kuruluşlar hakkında. Ama sonuç olarak bir şekilde birileri beğenmiş oluyor. Ödül verilmesinden ziyade de o kadar film var ve onun içinden bizi seçmişler. Bizi beğenmişler diyorsun ve beğenilmek de ister istemez ‘iyi bir iş yapmışız, doğru bir projeye girmişiz’i kanıtlıyor. Bu yüzden de kendi adıma mutluyum tabii ki.

Buradaki rolünüzden biraz bahseder misiniz?
Karakterimin ismi Özge. Aslında Özge değildi başka bir şeydi. Filmi çektiğimizde yakın dönemde vefat etmiş bir arkadaşım vardı Özge. Rolün kendisiyle biraz arkadaşımı bağdaştırdım. Belki duygusal bir yakınlaşma olsun diye 'İsmi Özge olabilir mi?' dedim. Yönetmenimiz, aynı zamanda senarist Merve Gezen 'Olur' dedi. Oynadığım karakterin ölümlerle ilgili, nefret cinayetlerine kurban giden trans bireylerle ilgili bir takıntısı var. Bu genelde trans bireylerin, bu dönemde halen böyle mi bilmiyorum ama benden önceki jenerasyonda ya da benim jenerasyonumda biraz öyleydi. 'Acaba öldürülecek miyim?', 'Acaba evden çıktığımda başıma bir şey gelecek mi?' gibi belirli korkuların olduğu dönemler gördüm. Yakınen biliyorum. Özge de biraz öyle. O veya bu sebeple yakın arkadaşları öldürülmüş. Onların gazete küpürlerini kesip asıyor. Belli ki ölümle ve o olaylarla çok yakın bir bağı var. En son belli ki uzun yıllardır arkadaş olduğu, beraber büyüdüğü, belki aynı mahallede büyüdüğü, beraber bir şeyler yaşadığı arkadaşı öldürülünce üstelik bilmem kaç kere bıçaklanarak bir nefrete kurban gidince  psikolojik bir sorun yaşıyor. Eninde sonunda 'beni de öldürecek bu sistem' diye düşünüyor. Bu benim yorumum. Yani filmden böyle anlıyorum. 'Hayır ya siz beni öldüremezsiniz. Beni öldürme hakkını sizde görmüyorum' diyor ve olan oluyor.

Sizi yansıtan bir karakter mi? Sizin böyle kaygılarınız var mı?
Hayır yok. Ben genel anlamda şanslı birisiyim. Nasıl şanslıyım? Tiyatro benim kurtarıcım oldu. Daha doğrusu oyunculuk. Şansımı buradan görüyorum açıkçası. Çünkü oyun oynuyorum. Hayatın her anında. Yani başıma negatif bir şey de gelmiş olsa o benim için oyun ve bir süre sonra bitiyor. Perde kapanıyor. Böyle bir savunma mekanizmam var. En azından şu ana kadar böyle oldu. Beni bütün hayatımca etkileyen şeyler olmuyor. Mutluysam da, üzgünsem de, neyse de hep böyle perde kapanacak onu biliyorum. O bir oyun o yüzden Özge ile aynı ruh haline sahip değilim. Aynı şeyi de düşünmüyorum. Yani bir gün bu sistem bizi mutlaka öldürecek gibi bir yerde çok değilim çünkü dünyada her gün bir sürü insan bir şekilde ölüyor. Etnik kökeninden dolayı, cinsel yöneliminden dolayı, ne bileyim kadın olduğu için, çocuk olduğu için vs. özellikle son dönemde gündem de biraz böyle. Hepimiz bunun bilincindeyiz. Sadece gelişmemiş bir coğrafyada yaşadığı için ölen insanlar var. Ya da etnik kökeninden dolayı. Trans bireyler de bunlardan bir tanesi. Evet daha şanssızız belki. Çünkü topluma bir tokat atıyoruz aslında. Bu sistem kişiyi belirli kalıplara sokmak istiyor. Herkes için böyle. Kadınsın böyle davranacaksın erkeksin şöyle ol. Öğretmensin kutsal davran falan gibi... Bir yandan da trans bireylere ‘erkeksin silahla oyna, maço davran, şöyle yap’, ‘erkek gibi erkek ol' diye dayatıyor. Ama sen bu insanlara, sisteme  diyorsun ki: ‘Yoo ben erkek değilim, kadınım’. Yani aslında birinci sınıf olan bir şeyden, ikinci sınıf olanı kabul ediyorsun. Ve burada bir şaşırıyorlar. Nasıl olabilir ki? Biz sana krallığı verdik, sen bunu elinin tersi ile itiyorsun. Ve üzerine de savunuyorsun. Bu durum eşcinsel bir birey için böyle değil. Ya da Kürt olan için, Ermeni olan için vs. Bu mahallede seni öyle görürler, öbür mahalleye gidersin ne olduğun anlaşılmaz. Rol yapabilir, maske takabilirsin. Trans bireyler için öyle değil ki. 7/24 transeksüelsin. Ve bununla yüzleştiriyorsun insanları. Bu tokat da bazen ağır gelebiliyor. Çünkü ikiyüzlü bir toplumuz.



Transseksüel bir oyuncu olarak kendinizi şansız gördüğünüz noktalar var mı?
Oyunculukla ilgili şanssız mıyım? Nereden baktığımızla alakalı aslında. Birini oyuncu sayabilmek için ünlü olması gerekiyor bu dönemde. Televizyonda başrol oynayanı oyuncuyu sayıyoruz da yan karakteri çok saymayabiliyoruz. Genel algı böyleymiş gibi geliyor bana. Ya da çok iyi bir oyuncu var televizyonda, kamera karşısında şanslı olamamış, onu oyuncu saymayabiliyoruz. Ya da tam tersi oyunculukla uzaktan yakından alakası yok yani bir bağı yok. Hasbelkader bir şey olmuş ve o ekrana çıkmış ve orada sevilmiş. O kişiye de  yüzyılın oyuncusu gibi davranıyoruz. Şimdi buradan baktığımızda şanssızım diyebiliriz. Çünkü popüler değilim. Ama bir şekilde ekranda ya da sinemada veya tiyatroda kendime yer bulabildim. Sonuçta 16 yaşımdan beri oyunculuk yapıyorum ve para kazanıyorum. Benim tarafımdan baktığımızda açıkçası şansız görmüyorum kendimi. Trans kimliğim üzerinden bunu sorduğunuzu düşünerek söylüyorum. Belki birçok şey yapabilirdim, daha yapacağım birçok şey va. Bir oyuncu sürekli birikim yapar ve benim de cebimde bir sürü karakterim var çıkarmak istediğim, oynamak istediğim, bunlara çok alan yaratamayabiliyorum bazen. Ama yine de çok şanssızmış gibi görmüyorum kendimi. Transeksüel olmayıp da hiçbir projede yer alamayan oyuncular da var. Bu onların iyi-kötü olmasıyla da alakalı değil. Bu tarz işler birazcık şans işi, bağlantılar vs. Diğer bir taraftan da benim şu anki bağlantılarım, şu anki tanıdıklarım, şu anki çevrem ile trans birey olmasaydım daha yoğun iş yapıyor olabilirdim. Belki bir çok ekipte bir şey yapamıyor olabilirim ama tek kişilik bir şey yapıyorum. Tek başıma kendimi var ederek... Oyun oynamak ne ki? Bir seyircin varsa bitmiştir. Benim de her dönem bir yerlerde seyircim oldu çok şükür.

Akasya Durağı'nda da oynadınız. Dizinin tekrar ekrana döneceği konuşuluyor. Teklif gelirse burada yeniden oynar mısınız?
Her yerde oynarım. Benim öyle bir önyargım yok. Daha çok ne yazmışlar bana, ne yapıyorum. Karakterin derinliği var mı? Vb bir sürü şey düşünüyorsun. Bana bir getirisi olur mu? Akasya Durağı LGBT karakterler konusunda problemli bir dizi olabilir. Ama eğlenceli de bir dizi bir yandan. Orada oynadığım Nurcan karakterini ben beğenmiştim. O güne kadar benzer yapılanlar içerisinde en iyilerinden birisiydi. Zaten müdahil de oldum. 'Şunları yapmasak olur mu, böyle olur mu?' vs. diye. Olur tabii niye olmasın? Negatif bir şey söyleyemem.

Sizi yakında dizilerde görecek miyiz?
Dizide görebilir miyiz bilmiyorum. Diziyle ilgili hiçbir teklif  yok şu anda. Belki önümüzdeki sezona yoğun bir çalışma düşünüyorum.

Teklif var mı?
Hayır televizyondan yok. Sinema filmleri var. Prensipte anlaştığımız iki tane sinema filmi var . Birisi komedi filmi. O çok yakında çekilecek galiba. Güzel de bir rolüm var orada. 10 kişilik bir ana cast durumu var. Onlardan bir tanesiyim. Birisi de projeden henüz bahsedemeyeceğim ama büyük bir iş. Daha önce çalıştığım yönetmenler ve ekip yeni film çekecekler ve orada da yardımcı rolde ana cast’ın içinde yardımcı bir rolüm var.  Mesela o beni daha çok heyecanlandırıyor. Ne olacak, nasıl çekilecek diye. Bir tane Youtube projesi var. Bir Youtube dizisi çekilmek isteniyor. Bir falcı karakter. Onu yapabilecek miyiz üzerinde konuşuyoruz şu anda.



Kimler var projede?
Oradaki ana karakter benim. Benim  oynadığım falcı-büyücü karakteri. Metin ve konu anlamında gelişmiş bir sürü şeyler var ama şimdi açıklamayayım. İnternet dizisi. Yeni yeni internet dizisi, Youtube dizisi gibi projelerle haşır neşir olmaya başlıyorum. 7-8 dakikalık bir dizi olacak galiba. Oradaki baş karakter benim ve yan karakterler sürekli olarak değişecek. Bir komedi dizisi olacak. Şimdilik ilk 5 bölüm yazıldı. Onları okudum sonra nereye evrilecek bilmiyorum.

Bugüne kadar hangi rol karakterinizi en çok yansıttı?
Bütün rollerde vardır benden bir şey. Sonuç olarak gülerken ben gülüyorum. Ya da ne bileyim, dramatik bir durum varsa işin içerisinde bir yerden bir duygunu çağırıp onu büyütebiliyorsun. Neredesin Aşkım'da final sahnesinde böyle bir duygumu alıp, çağırıp onu büyütüp, sorun haline getirip oynadığım bir durum var. O gözyaşları gerçek, o anki duygum gerçek. Yani şimdi benden bir şey var mı? Geneline baktığında yok ama özünde benden bir şeyler mutlaka var. En azından ben görebilirim, şurada bunu yapmıştım diyebileceğim ya da kendimden kattığım şeyler var tabii ki.

Hangi rolü oynamak istersiniz?
Her rolü.  Çünkü benim oynamak istediklerim ya cebimdedir ya da sevdiğimdir.  Ama ters köşe bir şey oynamak ister miyim? İsterim tabii ki. Ömür boyu oynayacağım nasıl olsa. Zaman çok. Her rol gelebilir sorun yok.

Beğendiğiniz ve örnek aldığınız oyuncular var mı?
Ben genel itibarıyla 'bir şeyci' değilimdir. Şunun fanı, bunun hayranı. Bir tanesi yoktur. Beğendiğim oyuncular var. Çok sevdiğim insanlar var. Oyunculuk yaparken veya özelimde. Var yani bir isim veremem. Tiyatro camiasında en aşık olduğum kişi Engin Alkan'dır. Onu hadi verebilirim. Yaptığı işleri çok seviyorum. Kendisiyle de tanışıyorum aynı zamanda ve kendisini ayrıca seviyorum. Birini saysam biri eksik kalacak çok beğendiğim oyuncular var.



İzlediğiniz diziler var mı?
Bir süredir televizyon izlemiyorum. Bunu önceden birileri söylediğinde ukalalık yapıyormuş gibi geliyordu. Ama gerçekten izlemiyorum. Bir sebebi yok. Eskiden gözümü açtığımda televizyonu açıyordum. Ve uyurken kapatıyordum. Çok fazla televizyon izliyordum. Son 2-3 yıldır izlemiyorum. Açmıyorum hiç televizyonu. İzlediğim diziler var, onları internetten takip ediyorum.

Mesela?
Didem Balçın arkadaşım, o TRT'de Diriliş Ertuğrul dizisinde Selcan Hatun'u oynuyor. Sırf onu izlemek için o diziye başlamıştım. Baya izledim, son sezona kadar geldim. Onu takip ediyorum zamanım olduğunda. Kendi isteğim ile Muhteşem Yüzyıl'ı takip ediyorum. İlkini çok sevmiştim. İkincisi de işte bir şekilde gidiyor. Dizilerde şöyle bir durum var: Bir diziye birazcık baktığın zaman devam ediyor, merak ediyorsun. Ayrıca yabancı diziler var. Game of Thrones'u izliyorum. Vikingler'i izliyorum. Aslında ben daha çok film izliyorum. Şöyle garip bir huyum var: Benim için film yeni-eski diye bir şey yok. 1950'lerdeki, 60'lardaki bir filmi izleyebiliyorum. Büyük bir heyecanla. Sonuç olarak izlemediğim her şey benim için yenidir diye düşünüyorum galiba. Bir film izleyip yönetmeni seviyorum yada oradaki oyuncuyu seviyorum diyelim hemen oradaki oyuncunun filmlerinin hepsine sıra sıra bakıyorum. Veya diyelim Nazilerle ilgili film izledim ve merak ettim diyelim. Onunla ilgili bütün filmleri sıraya koyup izliyorum. Böyle garip takıntılarım var. Bir dönem müzikal izliyorum, bir dönem bilim kurgu falan. Çok fazla film izliyorum. Genelde internet üzerinden izliyorum.



Sizi aktivist kimliğinizle de tanıyoruz. Kabare, aktivizm ve oyunculuk... Hangisinden emekli olmak istersiniz?
Hepsinden. Sonuçta bunlar benim. Ben olduğum için ortaya çıkan şeyler. Bir gün emekli olacaksam da hepsi ortak olacaktır. Çünkü ben tek bir şeyi yapamıyorum. Biraz kalabalığım galiba. Maddi anlamda hayatımı idame ettiren bir iş yapıyorum. Sonuçta benim de belirli kaygılarım var. Onu yaparken bir yandan başka bir şeyin de  ucundan tutuyorum. Zevk aldığım şeylerin. Bunların hiçbiri benim için iş değil. Hep istediğim şeyi yaptım. Palyaçoluk yapmak istedim mesela zamanında Adana'da. Ve çok para kazandım palyaçoluk yapmaktan. Benim o dönemde -en son 2000 yılında- palyaçoluk yapıp 1 saatte aldığım ücreti şu anda palyaçoluk yapan birisi günde almıyor. Tıpatıp şov yapmak istedim çıktım yaptım. Tiyatro yapmak istedim. Tiyatro yapmaya başladım, ikinci oyunumdan itibaren para kazanmaya başladım. Bu büyük bir şans. Herkes böyle değil. Ben hep istediğim şeyleri yaptım para kendiliğinden geldi. Ve severek yaptığım şeyler işim oldu  Sevdiğim için fazlaca üzerine düşüyorum. Yatırım yapıyorum. Mesela tıpatıp şov da bir drag queen performansıdır ama bu drag queen dediğimiz o yüksek ayakkabılar ile yapılan performansları yapmaya karar verdiğimde gittim kendime  22 cm ayakkabı yaptırdım, özel peruk yaptırdım, oturdum makyaj çalıştım. Sanki birazdan sahneye çıkacakmışım, ya da bir proje ile anlaşmışım gibi yaptım. Kendi kendime evde fotoğraf çekildim. Bunu ben istediğim için yaptım. Kendi kendime yaptığım ve evde çekildiğim fotoğrafla beni bir iş yerine Drag Queen olarak aldılar ve yüksek de bir maaş verdiler. Hep hayatımda böyle oldu. Bundan sonra daha neler katacağım üzerine. Neler olacak bilmiyorum ama istediğim şeyler olacak. O yüzden çok emeklilik  gibi olmayacak. Ömrümün sonuna kadar böyle gidecek galiba.

Oyunculukta kötü bir anınız var mı?
Kötü değil de enteresan bir anım var. Yani trans birey olmak üzerinden hep böyle şeyler oluyor. Bir sete gittiğinde -özellikle diziyse- yabancısın, tanımıyorlar. Kast sistemi vardır sonuç olarak setlerde. Ben oraya bölüm oyuncusu olarak gitmişsem bölüm oyuncusunun da bir kastı var. Sen orada misafir oyuncusun. Neredeyse yüksek kasttan karşılanman gerekiyor. Ama  trans birey olduğunda figüran düzeyinde davranıyorlar. Burada yanlış anlaşılmasın. Ben sistemi tasvip ettiğim için söylemiyorum. Sete giden bölüm oyuncusu çok önemlidir. Çünkü bir cafede sahne çekiyorsan cafede arka planda kahve içen adam çok önemli değildir. Şu anlamda önemli değildir: Senin çekimini devam ettirmez. O orada çok büyük yanlış yapmadığı sürece duruyordur ve asıl önemli olan senin en önde gördüğün oyuncudur. O oyuncu oynayamazsa sen o sahneyi 50 kere çekersin. Ve o oyuncunun orada oynayamaması senin gerçekten sette çalışan oyuncularına, teknik ekibine, yönetmenine zevaldir. Çünkü diziler çok zor şartlarda çekiliyor. 'Oyuncular şu kadar para alıyor' gibi tartışması oluyor ama bütün hayatları bu oluyor insanların. Sette yatıp kalkıyorlar. Çoğu oyıncu haftada bir gün repo ile çalışıyor. Hele yönetmenlerin, teknik ekibin vs işi daha zor. Sete gittiğin zaman oynayamayan bir oyuncu aslında problem. Beni de orada önemsemeleri gerekiyor. Çünkü bölüm oyuncusu olarak gitmişsin. Her şey aslında biraz sana bağlı. Yeni bir set. Bir anda gidiyorsun. Üzerinde çok çalışmadığın bir karakter oynuyorsun Vs.  Ama figüran gibi davranabiliyorlar. Neden? Trans bireysin, oyuncu olma ihtimalin yok diye düşünüyorlar galiba. Sonra bir sufle veriyorlar, o sufleyi aldığında hemen kendi kendilerine bir telaşa kapılıyorlar. 100. yönetmen yardımcısı senle muhatapsa hemen en üst sıralara çıkıyorsun. Bir şey oluyor ne bileyim seni karavana alıyorlar. Bu bana mesela çok enteresan gelen bir durum. Birçok sette de bunu yaşadım. Bunlardan ilginç bir tanesi Menekşe ile Halil  dizisinde oldu. Benden önce de trans bireyler orada oynamış ama profesyonel oyuncular değillermiş galiba ve sorun yaşamışlar. Bunları sonradan öğrendim. Ben de yine orada bölüm oyuncusuyum ve evde çekim yapacağız. Bütün set gerilmiş. Garip bir gerginlik... Kostüm odasına gidiyorum 'Bunu giyer misiniz?' diye böyle bir korkuyla soruyor. E tabii giyerim, sonuçta sanat grubu sizsiniz. Ne verirseniz onu giyeceğim. Çok büyük rahatsızlık duymadığım sürece onu giyeceğim. İtiraz edemem. Makyaj yapıyor. 'Böyle yapabilir miyiz?' falan. Onlar gergin olunca ben de geriliyorum. Neyse birkaç sahne çektik hafif rahatlıyoruz falan setin tam ortasındayım. Böyle bir karışık an var, sahne değişiyor. Birisi dekoru yapıyor öteki ışığa bakıyor falan telaşlıyız. Set işçilerinden birisi elinde otriş. Yönetmene sesleniyor. 'Hocam bir tane otriş buldum. Tam travesti otrişi' diye. O bağırınca bütün set hızlı çekimi pause'a almışsın gibi bir anda durdu. Onlar durunca ben de öyle kaldım, yani bir şey mi demem gerekiyor acaba gibi. Neyse 'Getir bakayım şu tam travesti otrişini' dedim ve güldüm. Özellikle de yaptım bunu. Ben gülünce onlar da güldü ve birden o soğukluk gitti. Zaten ben hızlı çalışırım. Senaryoya çalışmış olarak giderim. Beklediklerinin çok çok yarı zamanında çektik sahneleri. Diğer bölüm oyuncuları da iyiydi. Yani gün sonu birbirimize sarılarak bitti. Sonuç olarak Kıvanç Tatlıtuğ o setin starı, jönü. Ve biz Adana üzerinden muhabbet etmiştik. En son sahnede o aşağıdaydı. Biz 3. kattaydık. Adam yukarı kadar çıkıp beni sordu. Geldi sarıldı, teşekkür etti. Bunlar işini düzgün yapmakla alakalı. Bir önyargıyı alıp aslında ters bir tarafa yatırdım. Zaman zaman böyle şeyler oluyor. En ilginci bu mu bilmiyorum ama hatırladıklarımdan bir tanesi budur çünkü o an böyle hızlı bir filmi birden pause'lamışlar gibiydi. Enteresandı. Değişik şeyler oluyor tabii ki setlerde. Güzel şeyler de yaşıyorsun. Güzel set arkadaşları da oluyor. Benim zaten uzun süre bir ajansım, menajerim olmadı. Hep setlerden gittim işlere. Öğrencilerle çok iş yapıyorum ve önemsiyorum öğrenci filmlerini çünkü orada yönetmen olarak çalışan bir öğrenci çocuk yarın öbür gün Türk Sineması'nı şekillendirecek isimlerden birisi olabilir. Hatta prensip olarak öğrencilerden para da almayarak çalışıyorum. Bazen ısrarla para vermek istiyorlar  'Yoo siz öğrencisiniz. Bu da benim size bir katkım olsun' diyorum ve o zaman güzel şeyler oluyor aramızda. Öğrenci setlerinden bana çok fazla iş gelmiştir. Birçok çektiğim filmi, diziyi öyle almışımdır.





Kiminle oynamak istersiniz?
İyi oyuncularla. (Gülüyor).

Bir isim?
Öyle bir isim yok. Dedim ya 'bir şeyci' değilim diye. Mesela Halit Ergenç'i gerçekten çok beğeniyorum. Ama o popüler olduğu için ya da Muhteşem Yüzyıl'da Muhteşem Süleyman'ı oynadığı için falan değil. Daha önceden de birkaç dizisinde popüler olmadığı zamanlarda da görmüştüm. İyi bir oyuncu. Seviyorum. Nurgül Yeşilçay'ı severim ve bir kere de oynamıştım. Onunla oymamak isterim ama güzel bir ikili olabileceğim bir işte. Nihal Yalçın'ı severim, beğenirim. Nursel Köse hayranıyımdır mesela. Başka bir sürü isim vardır ve efsaneler de var. Hani onlarla da oynamak bir arada olmak... Tarık Akan'ı mesela çok severim. Onunla da oynasam iyi olur. İyi oyuncular olsun da, işini iyi yapan insanlar, oyunculuğu seven insanlar olsun da gerisi problem değil herkesle oynarım.

Son olarak Dizi Gazete okuruna ne söylemek istersiniz?
Seçtiğiniz, sevdiğiniz, izlediğiniz dizilere dikkat edin zira çok güzel diziler yayından kalkabiliyor. Ve buna hep seyirci karar veriyor. Çok popüler olan, dayatılan ya da 'budur' diye zorla reklamını yaptıkları değil de, seçerek izledikleri işler olsun. O zaman iyi şeyler daha çok kalabilir gibi geliyor. En son Gökçe Bahadır'ın dizisi Hatırla Gönül'ü izlemiştim. Bir bölüm... Aman tanrım! film gibi çekmişler, çok güzel çekmişler böyle kaldım. Yani böyle o dizilerin yavanlığı, uzun uzun çayı içmeleri, uzun uzun bakmaları falan yok. Yani sahte bir şey yok. Çok güzel bir iş yapmışlar ama yayından kalktı o dizi. Bu durumda her şey seyirciye düşüyor. O yüzden seçimlerini iyi yapsınlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder