14 Şubat 2010
Bir transeksüelin en sinir olduğu söz!
'Beni en çok başörtülüler okuyor' diyen transeksüel Seyhan Arman'ın en sinir olduğu söz ne?...
Siz
hiç bir lezbiyenle, bir transeksüelle veya bir şizofrenle sohbet
ettinimiz mi hiç? Ya da bir Ermeniyle veya Yahudiyle? Toplum Gönüllüleri
Vakfı'nın öncülüğünde kurulan Yaşayan Kütüphane'de bütün 'ötekiler' bir
kitap; konuşarak okuyorsunuz...
Radikal Gazetesi'nden Pınar Öğünç,Yaşayan Kütüphane'de ilgi odağı olan transeksül Seyhan Arman'a mikrofonu uzattı.
İşte Arman'ın anlattıkları:
"29 yaşındayım, 30 yıldır, ana rahmine düştüğümden beri transseksüelim. ama trans geçmişimi 2001'de tamamladım."
Seyhan
Arman, önceki iki kitap olma tecrübesinde bunun altını çizdiğini
söylüyor; sıkılmadan cinsel kimliğine dair genelgeçer 'tercih',
'sapkınlık' klişelerini karşsındakine izah ediyor.
14 yaşından beri tiyatroyla ilgili; bu uğurda doğduğu Adana'dan İstanbul'a
taşınmış. Cem Başeskioğlu'yla çalışmış. Bu ara sinema ve dizi
dünyasında. En sinirlendiği de transseksüel rollerinin erkeklere
verilmesi. Kadın rolü için zaten ümit yok.
Arman, varlığıyla, otobüse, metroya binerek aktivizm yaptığını söylüyor. LGBT (Lezbiyen, gay,biseksüel, transseksüel) bireyleri ve HIV+'leri ilgilendiren mücadelelerde zaten aktif. Baba tarafından Kürt ve Alevi,
ama bunlar ona göre cinsel kimliğinin gerisinde. Transseksüel bir kitap
olarak zaten çok hikayesi var. Öyle tatlı tatlı anlatıyor ki...
Konuşkan
olduğum için ben lafa giriyorum. Önyargıyla geliyorlar zaten, belki de
beni aşağılamaya gelmiş olabilirler. Önce neden bir transseksüel kitap
okumak istediğini soruyorum, sonra sıfırdan transseksüellik nedin onu
anlatıyorum. Başta tutuk bile olsalar sonra açılıyorlar. Kuaförümü de
soran çıkıyor, estetik yaptırıp yaptırmadığımı da. Ailemle ilgili soru
geliyor. Cevap vermek istemediğim soru yok. Cinsel hayatla ilgili soru
geliyor, kimlerle çıktığımı merak ediyorlar.
Beni
başı örtülü hanımlar çok okuyor. Erkeklerden de daha çok gençler...
Orta yaşlılar benimle konuşmalarının yanlış algılanabileceğini düşünüyor
olabilir. Sevgilisiyle gelen de var.
Önyargılarımın
olmadığını düşünürdüm ama onlar beni okurken ben de öğreniyorum. Anne
tarafımda bütün akrabalarımın başı kapalıyken ben de 'türban' diyordum.
Birkaç başı örtülü okurdan türban değil, başörtüsü denmesi gerektiğini
öğrendim.
Transseksüel bir kadın için 'dönme' ne demekse türban da onlar için oymuş çünkü.
Ben
seks işçiliği yapmıyorum. Ya da trafik polisi bana hiç ceza kesmedi.
Ama bir günde üç ceza kesilen transseksüel arkadaşımı yok sayamam. Ondan
da bahsediyorum. Halkımızda sahnedekini alkışlayıp yolda gördüğünün
yüzüne tükürme vardır. 'Ya Seyhan ne kadar farklı...' demelerini
sevmiyorum. Seyhan ya da Bülent Ersoy ya da Tarlabaşı'nda seks işçisi, aramızda fark yok. Ama emin olsunlar, tanısalar Ayşe'nin de başka bir farklılığı var.
Transeksüel deyince insanların aklına gelen eli faltçatalı insanlar; travesti dehşeti...
Benim bunların içinde olmadığımı düşünüyorlar. Hayır, ben de iki kere
televizyona çıktım. Birtakım adamlar iki kadına saldırdıklarında
transseksüel ar kadaşlarımız tartışırken, tesadüfen ben de oradan
geçiyordum, kavgaya karıştım; televizyonda da çok net göründüm.
Olabiliyor işte.
Bugüne
kadar sadece bir kişinin laf olsun diye geldiğini hissettim, onun
dışında canımı sıkan olmadı. Zaten ya saygıdan, ya travesti dehşeti olur
diye mi bilmiyorum, korkudan insanlar çok düzgün davranıyor.
'Çok
güzelsin' denmesi beni sinir ediyor. Özellikle kadınlar 'Benden bile
güzelsin' diyor mesela. Bakıyorum, abla sen zaten güzel değilsin ki!
Beni erkek gibi gördüğünü, aşağıladığını düşünüyorum o lafla. Kadına
benzemişsin demek istiyor. Ya da saçımı peruk sanmaları, yüzümde estetik
olduğunu düşünmeleri beni rahatsız ediyor. Aynada kendimi güzel
buluyorum tabi ki, ama o lafı fiziksel olarak yüzüne bakılmayacak biri
olsaydım dahi söyleyecekti. Samimi gelmiyor yani..."
İnternethaber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder